K
üçük kız, bir elinde gazete ve ekmek olan babasının diğer elini -başına götürmeksizin- öpüyor, her defasında:
– Cici baba, diyordu
Ama bu, öyle öğretilen, usulden el öpmelerinden değildi.
Sıcacık, içten, sevgi doluydu.
***
Hemen arkalarında sabah yürüyüşündeki adam kendi oğlunun da elini bazen böyle öptüğünü anımsadı. Çocukların bu saf, karşılıksız sevgilerinin tüm zırhları eritebilecek güçte olduğunu fark etti.
Babalar gününe üç gün kala, o, hediyesini almıştı bile..
***
Haziran ayı, futbolda transfer dönemi.
Tüm dikkatimizi ve enerjimizi, kim kimi almış, kaça almış; bunlara yönlendiriyoruz. Bir transfer, birilerinin umudu, diğerlerinin hüznü olabiliyor.
Ama bu ay, umut ve hüzün, piramidin tabanında da yoğun yaşanabiliyor. Okulların kapanmasıyla birlikte, yaz okulları açılıyor, altyapı seçmeleri başlıyor.
Biz babalar, çocuklarımızı ellerinden tutup buralara götürüyor, birilerine teslim ediyoruz.
Belki içimizde ukde kalanı onlarla yaşamak, belki de, bir türlü kıramadığımız o kısır döngüyü kırabilmek için.
İlerideki bir haziranın kahramanlarından biri olmalarını ümit ederek…
***
Peki ama, acaba çocuklarımızı teslim ettiğimiz kişilerle ilgili bir araştırma yapıyor muyuz?
Teknik kapasiteleri nedir, bildiklerini aktarma yetenekleri var mı?
Eğitimleri, çocuk psikolojisi bilgileri yeterli mi?
Uygulamalarını gözlemliyor muyuz isim, kulüp gibi etiketlerden gözümüz kamaşmadan…
***
Terim’in bahsettiği “başarı için her alanda değişim” sadece kulüp yönetimlerinin çabasına bırakılmamalı. Biz cici babalar, çocuklarımızın yeşil ya da bir başka sahada başarılı olmaları için en gerekli olanı, özgüvenlerini koruyabiliriz. Tavrımızı “koşulsuz teslim”den “talep eder”e değiştirerek.
NOT: 23.06.2001’de Akşam Gazetesi’nde yayımlanmış bir (ilk) yazı
FUTBOL’A AKIL GÖZÜYLA BAK! ALEMİN GÖREMEDİĞİNİ SEN GÖR!
İlgili Yazılar:
FUTBOLA AKIL GÖZÜYLE BAK; 2024